Güneş Fırtınaları Çernobil Benzeri Bir Felakete Yol Açabilir Mi?

Güneş fırtınaları, çoğumuzun aklına ilk etapta zararsız, hatta büyüleyici bir doğa olayı gibi gelebilir. Mesela, gökyüzünde dans eden kuzey ışıkları… Ama işin aslı, bu olayla…

Resim

Güneş fırtınaları, çoğumuzun aklına ilk etapta zararsız, hatta büyüleyici bir doğa olayı gibi gelebilir. Mesela, gökyüzünde dans eden kuzey ışıkları… Ama işin aslı, bu olaylar bazen sandığımızdan çok daha ciddi sonuçlar doğurabilir. Özellikle 1921’de yaşanan ve tarihe “New York Demiryolu Fırtınası” olarak geçen süper güneş fırtınası gibi büyük bir olay, modern dünyada tam bir kabus senaryosuna dönüşme potansiyeline sahip. Peki, bu nasıl oluyor ve Çernobil’den bile kötü bir nükleer felakete nasıl yol açabilir? Gelin, adım adım bu konuyu inceleyelim.

Güneş Fırtınaları Nedir ve Neden Tehlikelidir?

Güneş fırtınaları, Güneş’ten yayılan elektriksel olarak yüklü parçacıkların Dünya’ya ulaşmasıyla başlar. Bu parçacıklar, Dünya’nın manyetik alanında geçici bozulmalara, yani jeomanyetik fırtınalara neden olur. Bu bozulmalar, yeryüzünde kontrolsüz elektrik akımları oluşturur. 1921’de bu akımlar, New York’ta demiryolu sinyal sistemlerini çökertmiş, hatta bir kontrol kulesinde yangın çıkmasına sebep olmuştu. O dönemde teknoloji bu kadar yaygın değildi, ama bugün? Elektrik şebekelerimiz, iletişim ağlarımız, hatta günlük hayatımız tamamen bu sisteme bağlı. Eğer böyle bir fırtına şimdi yaşansa, modern altyapılarımız aylarca devre dışı kalabilir.

Bilim insanlarına göre, 1921’deki gibi güçlü bir güneş fırtınası her 50-100 yılda bir Dünya’yı vurabilir. Hatta 2012’de, New York Demiryolu Fırtınası’ndan daha şiddetli bir fırtına, Dünya’yı sadece dokuz gün farkla teğet geçti! NASA ve NOAA gibi kuruluşlar bu olayları takip ediyor, ama ne zaman ve ne kadar şiddetli olacağı tam olarak tahmin edilemiyor. Yani, bu risk hem gerçek hem de kapımızda.

Elektrik Kesintisi ve Nükleer Santraller

Şimdi işin nükleer boyutuna gelelim. ABD’de özellikle doğu kıyısı, üst orta batı ve Pasifik kuzeybatı bölgeleri, jeolojik yapıları yüzünden güneş fırtınalarına karşı ekstra hassas. Bu bölgelerde elektrik şebekeleri kolayca aşırı yüklenip hasar görebilir. Tesadüfe bakın ki, ABD’deki ticari nükleer santrallerin çoğu da tam bu riskli bölgelerde yer alıyor. Normalde bu santraller, çalışmak için dış elektrik kaynağına ihtiyaç duyar. Bir güneş fırtınası aylarca sürecek bir elektrik kesintisine yol açarsa ne olur? İşte burada tehlike başlıyor.

Nükleer santrallerde acil durum dizel jeneratörleri var, evet. Ama bunlar sadece birkaç gün çalışacak şekilde tasarlanmış. Aylar süren bir kesintide bu jeneratörler yetersiz kalır. ABD Nükleer Düzenleme Komisyonu’nun 2012’de yaptığı bir uyarıda, böyle bir senaryonun birden fazla santralde reaktör çekirdeği hasarına yol açabileceği açıkça belirtilmiş. Reaktörler hasar görürse, radyoaktif maddeler çevreye yayılabilir ve felaket kapıyı çalar.

Kullanılmış Yakıt Havuzları: Gizli Tehlike

Bir de nükleer santrallerdeki kullanılmış yakıt depolama havuzları var ki, asıl bomba burada yatıyor. Reaktörlerde kullanıldıktan sonra enerji üretemeyen, ama hala aşırı radyoaktif olan yakıt çubukları bu havuzlarda suyla soğutuluyor. Elektrik kesintisi olursa, su dolaşımı durur. Su kaybolursa, çubuklar aşırı ısınır, zirkonyum kaplamaları tutuşur ve yangın çıkar. Bu yangın, Çernobil’de yayılan radyoaktif maddenin katbekat fazlasını havaya salabilir.


Mesela, yoğun doldurulmuş bir havuzda böyle bir yangın çıksa, Çernobil’deki sezyum-137 miktarının 10 katına kadar radyoaktif madde açığa çıkabilir. Bu, binlerce kilometrekarelik alanı kirletip milyonlarca insanı radyasyona maruz bırakabilir. Akut radyasyon sendromu ya da kanser gibi sonuçlarla, insan kaybı korkunç boyutlara ulaşabilir.

Çözüm Var mı?

İyi haber: Bu riskleri azaltmak mümkün. Eğer havuzlar seyrek doldurulursa, yani yakıt çubukları arasında daha fazla boşluk bırakılırsa, su kaybolsa bile salınacak radyasyon miktarı çok daha az olur—yoğun bir havuzdakinin sadece %1’i kadar. Daha da iyisi, yeterince soğutulmuş yakıtlar kuru depolamaya aktarılabilir. Bu sistem, su veya elektrik gerektirmeyen, çelik ve betondan yapılmış kaplarla çalışır. Hem güvenli hem de pratik.

ABD için bu değişimi yapmak, 5,5 milyar dolardan az bir maliyetle mümkün. Bir nükleer felaketin trilyonlarca dolarlık zararı ve milyonlarca insanın yerinden edilmesiyle kıyaslayınca, bu rakam gerçekten de ufak kalıyor. Uzmanlar, nükleer endüstrisinin bu ihmalkar tutumuna son verilip kuru depolamaya geçişin zorunlu hale getirilmesi gerektiğini söylüyor.

Hazırlıksızız, Ama Harekete Geçebiliriz

Kısacası, bir güneş fırtınası kontrolün kaybedileceği bölgelerde Çernobil’den kötü bir nükleer felakete yol açabilir çünkü modern altyapımız bu tür bir olaya hazır değil. Elektrik şebekelerinin çökmesi, nükleer santralleri ve kullanılmış yakıt havuzlarını tehdit edebilir. Ama bu kader değil; alınacak önlemlerle felaketin önüne geçilebilir. Bilim bize bu riski anlatıyor, tarih bize örneklerini gösteriyor. Şimdi sıra, bu uyarıları ciddiye alıp harekete geçmekte. Yoksa bir gün gökyüzündeki o güzel ışıklar, bir kabusun başlangıcı olabilir.

Bu yayınları beğenebilirsiniz

Yorumlar